CHP'nin ilk etkinliği

A -
A +

Kemal Kılıçdaroğlu CHP'nin Genel Başkanlık koltuğuna oturalı 3 yıl oldu. Bu sürede dün ilk kez CHP'nin bir etkinliğine davet edildim. Sayın Kılıçdaroğlu, genel başkanlığa seçildiğinde özel kaleminden randevu talep ettik ve "hayırlı olsun" ziyaretine gelmek istediğimizi bildirdik. Ama bu talebimiz karşılanmadı. Kılıçdaroğlu, yurtiçi ve yurtdışı hiçbir etkinliğine bizi davet etmedi. Dün bir ilki yaşadık ve Ankara Hilton Otelinde düzenlediği kahvaltılı basın sohbetine katıldık. Tam "herhalde bunlar da değişiyor" derken, o toplantıda Kılıçdaroğlu'nun 12 Ocak'ta Çin'e yapacağı seyahate biz ve Vakit Gazetesi hariç herkesi davet ettiğini öğrendim. Böylece "CHP'nin bize uyguladığı akreditasyon bitti" diye düşünürken, bu uygulamanın kısmen devam ettiğini öğrenmiş olduk. Çok önemli değil, ayrıca çok da umurumda değil. Davete icabet edilir, davet edilmesek de bizim için kayıp değil. Kahvaltı başladığında görsel bir sunum izledik. 'Türkiye manzaraları' adı altında yapılan sunuma bakarsanız bu memlekette yapılan bir tane iyi bir iş, pozitif bir icraat yok. Her şey kötü; Türkiye elden gitmiş. İnsanlar aç, açık. İşkence diz boyu. İşsizlik had safhada. Demokrasi yok, baskı var, zulüm var. Herkes korkuyor. Basın özgürlüğü sıfır. Sanki bu sunumu hazırlayanlarla bizler aynı ülkede yaşamıyoruz. Muhalefetin toplumdan karşılık bulamamasının sebebi tam da burada yatıyor. Millet bir taraftan yaşadıklarına, gördüklerine bakıyor diğer yandan muhalefetin söylemlerine bakıyor. Aradaki farkı-çelişkiyi görünce, "boş ver, bunlar siyaset yapıyor. Gerçeği söylemiyor" deyip muhalefetin söylemlerine itibar etmiyor. Oysa o filmi hazırlayanlar, o sunumu bize takdim edenler biraz gerçekçi davransalar, on kötü icraatın yanına bir de iyi bir icraat ilave etseler daha inandırıcı olacaklar. O zaman millet, söylemlerine kulak kabartacak. Yoksa "her şey kötü, iyi hiçbir şey yok" tarzı negatif muhalefette kendileri çalıp kendileri oynar. Sayın Kılıçdaroğlu gazeteci arkadaşlarımızın gündeme ilişkin bütün sorularını cevapladı. Bu cevaplar gazetemizde var. Bir katılımcı "siz neden soru sormuyorsunuz?" diye sordu bana. Ben de "alacağım cevapları biliyorum ondan sormuyorum" cevabını verdim, ona. Hakikaten de Kılıçdaroğlu bize dün yeni hiçbir şey söylemedi. ODTÜ'deki olaylarla ilgili yaptığı değerlendirme beni şaşırttı doğrusu. 'Dinleme' konusu gündeme gelmişken bir arkadaşımızın, "Eski Genel Başkan Deniz Baykal'a kurulan komplo ile ilgili CHP olarak ne yaptınız?" sorusuna çok ilginç bir cevap verdi. Daha doğrusu cevap vermekten kaçındı. Sorunun muhatabının Başbakan olduğunu söyledi. Şaşırttı bizi. Oysa Sayın Kılıçdaroğlu bu skandaldan sonra CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturur oturmaz "Biz bu işin takipçisi olacağız. Bu skandalın sorumlularının bulunması için her şeyi yapacağız" mealinde sözler sarf etmişti. O günden sonra basın hatırlatmadığı ve sormadığı sürece Sayın Genel Başkan bu konuyu hiç açmadı. İşin doğrusu bu işle hiç ilgilenmedi. Keşke Beşar Esad'a sahip çıktığı kadar Sayın Baykal'a sahip çıksaydı. Sayın Kılıçdaroğlu'nun dün hükümete yönelttiği eleştiriler içerisinde haklı olduğu noktalar var. Ama 3Y, yani yasakların kaldırılması, yolsuzlukların önlenmesi ve yoksulluğun giderilmesi konusunda AK Parti'yi külliyen başarısız göstermesi haksızlık. Bu üç alanda 2002'den bu yana Türkiye inanılmaz mesafeler kaydetti. Ama yine de Muhalefeti bir siyasi partinin yapması gayet normal. Yoksa AK Parti'ye muhalefet etme görevini öğrencilere yüklerlerse bu hoş sonuçlar vermiyor, vermez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.